22 Mayıs 2010 Cumartesi

Geldigin yagmurla git..

22 Mayis 2010... Sydney'e ayak basmamin uzerinden 88 gun gecti ve yarin aksam 18.45 itibariyla, muhtemelen bir daha donmemek uzere ayriliyorum. Geldigim gun, ilk gittigim yer Opera House'un orasi olmustu ve deli gibi yagmur yagiyordu. Pacalarim dizime kadar sirilsiklam olmustu. Zaten 88 gun boyunca, onun disinda toplasan 10 gun yagmur yagmistir ve bugun de onlardan biri iste. Yani yagmurla geldigim bu guzelim sehirden yagmur esliginde ayriliyorum; gozlerimde bir damla yas... Hehe:)))

Bunlari Bondi Beach'teki muhtesem okyanus manzarali, "you only live once" sloganli cafe'den yaziyorum. Plaj haliyle bombos bu yagmurda, cengaver birkac sorfcu disinda kimsecikler yok. En conconundan kirmizi sarabimi yudumlayip, king mozarella'mi tirtiklayarak keyif yapar ve veda ederken soooyle bi aklima gelenleri yokladim. Daha dogrusu bir cirpida buraya dokulebilecekleri. Buyrun meraklisina:


- Iyi olurdu esasinda, planladigim sekilde yazabilseydim su 3 aylik donemi ama olmadi iste. Gelenim gidenim oldu malum -ne mutlu ki- ama o aralar kaybolan disiplin kayboldugu yerde kaldi oylece. Neyse ki 24'luk 36'lik filmlerle kisitlanmadan fotograf cekebiliyoruz da artik, bu sayede kayitlarda Avustralya'daki 3 ayim.

- Melbourne => Sydney'den cok farkli bir sehir. Bence daha elit, daha az kozmopolit. Ama bizim bunyeler Istanbul'dan antrenmanli karmasaya malum, yani oyum yine de Sydney'e. Ama guzel, gorulesi bir yer "yolunuz duserse" Avustralya'ya

- Kings Cross=> Nasil diyim, Sydney'in Taksim'i.. Guzel cafeler, clublar genelde o civarda, hayat ara sokaklarda. Olayi cozdugumuz ve "freak" arkadaslar edindigimiz o gece... Mutlaka hatirlanacak. Bir de Enrico, ah Enrico:)))
- Harbour Bridge=> Oyle kentin simgesi oldugundan falan degil, tepesine tirmanmisligimiz var bugune bugun, biraderle bizzat. Ghostbusters kostumlerimizi giyip (Oyku'cugume sevgiler) Sydney'e baktik alacakaranlik ve gece arasi bir zamanda. 10 kisi intihar etmis simdiye kadar, birkac cift evlenmis tepesinde ve bir suru de evlenme teklifi olmus en romantiginden tirmanislar sirasinda. Ama bir tanesi "basarisizlikla" sonuclanmis. Kadin adama demis ki "asagi inince konusalim bunu". Ama intihar eden 10 kisiden biri bu adamcagiz degil, merak etmeyin.


- Event Cinemas=> Sakin demeyin, "Sydney'e gidip te sinemaya mi gidilir" diye, diyenler oldu zira. Gold Class'a gidin ama.. Keyif manyagi olursunuz, bana da tesekkur edersiniz sonra. Nasil oluyorsa hic gorunmeden ve konsantrasyonunuzu bozmadan film boyunca hizmet eden garsonlar mi istersiniz, perdeyi gormek zorunluluk olmasa 180 derece yatiracaklari koltuklar mi, yastik, battaniye vesaire mi?? "Nooolur biraz daha kaliym" tarzi bir yer iste. Robin Hood'u izledim orda ama, bi o tarafa bi bu tarafa yuvarlamaktan ne kadar izledim tartisilir

- Jessica Watson=> 16 yasindaki Aussie, 7 ayda dunyayi yelkenliyle turladi kendisi. Bunu yapan en gec insan. Bi Cumartesi sabahi "bugun naapsam naapsam" derken, TV'de gordum ki geri donus gunu gelmis catmis tam da o Cumartesi. Dedim tarihe taniklik edeyim o halde, kosa kosa gittim Opera House'a ve "senliklere" katildim. Dedi ki Jessica Watson, 16 yasinda, "live your dream". Ve kendini "kahraman" ilan eden basbakana kafa tuttu konusmasinda "basbakanimiza katilmiyorum" diyerek:)) "I am an ordinary girl with a dream". Samimiydi ustelik, hani anlarsiniz ya, ukalaliktan degil, belli ki oyleydi gercekten.. Sevdim kendisini, bravo dedim..
- Evim=> Nohut oda bakla sofa ama "evim" oldu 3 ay icin bile olsa. Quest Serviced Apartments, Golbourn Street, otopark girisi Pitt Street'ten. Salondaki 2 tekli koltugu duz degil capraz gormek istedim ama her aksam isten dondugumde duz konumlandirilmis buldum pek sevgili housekeeper'lar marifetiyle. Bu konuda kafam karsiti bi ara. Her gun yatagimi toplayip, cok basarili olmasa da ortaligi temizleyen birileri oldugu icin sukur mu etmeliyim yoksa "burasi benim evim" dusturuyla koltuklarimin capraz konumlanmasi konusunda israrci mi olmaliyim?? Sonuda ikisine de sahip oldum, onlar duzelttikce ben yamulttum, onlar duzelttikce ben yamulttum ve ogrendiler:) Asla aziyla yetinmeyin:))
- Arabam=> Kullanmaya basladigimin 2.haftasinda otopark duvariyla opusturdugum ve hayatimda yaptigim 3.kazanin aktoru olan sevgili beyaz Toyota'm. Seni aldigimda 100 km'deydin, simdi olgunlastin, 10bin km'yi devirdik gecen hafta beraber. Seni de "benim" yaptim, dikiz aynana bi koala astim, bi de araba kokusu.. Her sabah kahvalti ettim icinde, doke saca. 3 ayda sadece bir kez yikattim seni, bir kere de deli gibi yagdi da neyse ki "dus aldin" haliyle. Her gun, gidis 1 saat donus 1 saat, 2 saat gecirdik beraber. En cok o surelerde dusundum, kararlar falan aldim, sukrettim, huzunlendim... Avaz avaz muzik dinledik beraber, en cok Queen'den "Love of my Life"i sevdik, iclendik. 94.5 FBI  ve 95.3 Classic Rock FM de hatirlanmali yolculuklarimizda.

- Villawood=> Anzac Koprusu'nu gec, Hume Highway'e girmek icin saga sap, yaklasik 15 km sonra Kentucky, Mc Donald's falan var, onlari gorunce sag seriite kal cunku United 24 benzin istasyonundan saga doneceksin yakinda. Biraz daha ilerde gobegi gec, sagdan gelen arabalara yol ver, ilk baslarda bana oldugu gibi bodoslama dalip korna uzerine korna yeme, sonra da Castel benzin istasyonundan sola don bu kez. Sonra 1 km sonra Marple Avenue'den saga. Iste 3 ayim burda gecti. Colgate-Palmolive Villawood'da, mavi boyali duvarli giristen girip
- Neler ogrendim=> Cok sey... Ama tek bir sey soyleme hakkim olsa: "En guzel yer sevdiklerinin oldugu yer"
- Yine de ilk 3'e girer mi bu sehir? Girer..

Hoscakal Sydney:) G'day..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder